6 Mayıs 2011 Cuma

RSS Hiç Kadar Sevimli Olmamıştı !


Yaklaşık bir yıldır düzenli Google Reader kullanıyorum.

Buna ilk görüşte aşk da diyebiliriz.

Keşfettiğim anda 'Benca zamandır ne n'apıyormuşum ben ! Daha önce aklım neredeymiş !' dediğimi çok net hatırlıyorum. RSS'i bulduktan sonraki bu coşkumu insanlarla da paylaşmak istedim.


Çevremdekilere ' Müthiş bir şey keşfettim, kesinlikle kullanmalısın.' diye başlayıp anlatmaya çalıştım.

Ama ya insanlar benim kadar içerik takip etmiyordu ya da çok fazla teknik terim, kısaltma olduğu için karışık gelmişti, hiç bulaşmak istemediler.

Geçenlerde youtube'da Plain English videolarına rastladım. Nispeten karmaşık olan konuları, 5 yaşındaki bir çocuğun bile zevkle izleyip anlayacağı formatta çekmişler. Gayet şirin olmuş.

İçlerinden RSS'i anlatanı yayınlıyorum. Kullanmayanlara da şiddetle tavsiye etmeye devam ediyorum. Kaybettiğiniz zamana yazık !


İlginizi çekebilecek birkaç Plain English videosu daha :

Wikis in Plain English
Twitter Search in Plain English
Web Search Strategies in Plain English

4 Mayıs 2011 Çarşamba

The Ford Story

Otomotiv sektöründeki sosyal medya uygulamalarını araştırırken Ford'un 'The Ford Story' adlı blogunu buldum.


Oldukça başarılı ve görsel açıdan doyurucu bir site tasarlamışlar.


Sitede ilk dikkatimi çeken şey: Okuyucu yorumlarının alışkın olduğumuzun aksine oldukça büyük ve dikkat çekici şekilde konumlanmış.


Yine bol ve büyük ölçekte görsel kullanılarak sıkıcı bir kurumsal web sitesi görünümünden arındılınıp istenilen samimi ortam yaratılmış.





Üstteki menüde 'Your Stories' ve 'Your Ideas' kısımları ile okuyuculardan gelen içeriklere ver verilmiş.


Ford kullanıcılarının yaşadıkları deneyimleri paylaşabileceği bir platform oluşturulmuş.



Günümüzde rekabetten sıyrılmanın en belirleyici unsurlarından olan fark yaratma ve inovasyon sadece şirketin belli departmanlarının sorumluluğuna bırakılmamış aksine kullanıcıların gönüllü katılımlarının teşvik edileceği bir platform oluşturulmuş.


Ford, içinde yaşadığımız WEB 2.0 dünyasında oyunu kurallarına göre oynayıp, pastadan payını kapmış !


Aşağıdaki videoda Ford'un sosyal medya gurusu Scott Monty'nin yeni nesil iletişim yöntemleri ile ilgili fikirlerini bulabilirsiniz.

1 Şubat 2011 Salı

Stilea Ev Aletleri


Geçtiğimiz cumartesi akşamı, pazar sabahı kahvaltıya gelecek arkadaşlarım için ıspanaklı krep yapmaya karar verdim.


Gayet hevesle başladım aslında ama 1,5 saatin sonunda daha sadece 8 krep yapabilmiştim. Ayrıca hepsi birbirinden farklı şekillerde ve kalınlıklarda olmuştu :(.


O bezginlikle twitterda 'Kaşarlı, ıspanaklı bohça krep...Yemek yapmak bu kadar vakit almamalı' şeklinde isyan ettim.


Pazartesi sabahı twitter'ı açtığımda Stilea Ev Aletlerinden bir mention buldum.




'Krep yapmak aslında bu kadar kolay :) ve bir facebook videosu linki.'

Pek çok firma kendi markaları ile ilgili şikayetleri bile sosyal medyada takip etmezken, Stilea potansiyel müşterilerine ulaşmak için twitter ve facebook'u etkin olarak kullanıyor, çok da iyi yapıyor.

TV'de reklamı çıksa direk geçer, her hangi bir sayfada bannerı çıksa ışık hızıyla kapatırdım.

Ürünlerini bilemeyeceğim ama benim gözümde Stilea gayet yenilikçi ve önü açık bir marka.

18 Ocak 2011 Salı

Check-in'me, İndirimi Kap !!

Konum bazlı sosyal ağ Foursquare’in(4sq) aralıktaki açıklamasına göre sitenin üye sayısı 5 milyonu aştı. Bu durum tabii ki markaların da dikkatini çekti ve  4sq üzerinden yürütülen kampanyalar ivme kazandı. Dünya genelinde 4sq kullanıma ait birkaç örneğe bakalım:

Gap geçtiğimiz aylarda mağazalarından check-in yapan kullanıcılara %25 indirim sağladı.

Starbucks ise seçtiği bir gün şeblerindeki mayorlara 1$’lık kahve indirimi yaptı.


Markaların yanında STK’lar da 4sq'de faaliyet göstermeye başladı;

4sq'de yapılan her check-in için puan kazanılıyor ve bu kazanılan puanlara göre de en aktif kullanıcılar bir lider tablosuna (leaderboard) giriyorlar. 
New York'un lider tablosuna sponsor olan Pepsi, tabloya eklenen her puan için New York gençliğinin teknolojik yeteneklerini geliştirme amacıyla kurulan bir organizasyona 0,04$ bağışta bulunuyor.


Doğa için kar amacı gütmeden mücadele eden hukuk firması Earthjustice, posterlerinin önünde yapılan her check-in ile bağışçıların çevre için 10$ bağış yapacağını duyurmuş. Reklam yerine böyle bir uygulamayı tercih etmelerinin nedeninin de daha eğlenceli, gençlerin dikkatini çekecek bir kampanya yaratmak olduğunu açıklamış.


Pek çok kişinin aklındaki soru ise; ‘Peki bu kampanyalar işe yarıyor mu? Nasıl bir geri dönüş alınıyor ?’

McDonald's bu sorunun cevabını bulmak için yola çıkmış ve sadece 1000$ harcayarak gerçekleştirdiği bir 4sq kampanyasından sonra restoranlarındaki check-in artışını ölçümlemiş. (check-in sayısını restorana giren müşteri sayısı olarak kabul edilmiş.)

Sonuç: % 33 artış !


Türkiye’ye baktığımızda, 4sq kullanımı işletmeler ve markalar arasında hızla yayılmakta.
Uygulamayı ilk kullananlardan olan KafePi tüm şubelerinde 4sq ile check-in yapanlara fındık votka shot hediye ediyor. KafePi Group’un diğer mekanları Küçük Beyoğlu ve Bronx Pi Sahne’de de aynı uygulama geçerli.
                                


Fottom.com Fındıklı, ilk ziyarette verilecek siparişe %25 indirim fırsatı sunuyor.

Gap Türkiye ve Mavi Jeans genellikle indirimler hakkında bilgilendirme amacı ile kullanıyor. Foufrsquare kullanıcılarına özel bir avantaj sağlamıyor.


T-box’ın  genç, dinamik müşteri profili için 4sq ideal bir mecra. Marka, Yılbaşı hediyenizi T-box’tan almaya Check-in'meyin kampanyası ile oldukça ses getirdi.
31 aralık 2010 saat 20:00’a kadar T-box Beyoğlu mağazasında Check-in yapan herkes aldıkları 2. ürüne ücretsiz sahip oldu. Yine aynı tarihte mayor olanlara da kol saati ya da çizme hediye edildi.

4sq ile pek çok kampanya hayata geçti ve daha da geçecek.  Facebook Places'in aktif olarak kullanılmasıyla birlikte konum bazlı kampanyalar, özellikle gençliği fethetmek isteyen markaların en değerli pazarlama silahlarından biri olacak.





3 Ocak 2011 Pazartesi

Neden Starbucks ?!



Neden Starbucks’a gidiyorum ? Neden bir kahveye 7-8 lirayı düşünmeden veriyorum ? Neden Starbucks'ın gönlümde ayrı bir yeri var ?

Öncelikle kesin emin olduklarımdan başlayayım. Starbucks’a her gidişimde net bir şekilde kendimde gözlemleyebildiklerimden.




--Kahveleri çok lezzetli. Aynı isimde başka kahve zincirlerinde içtiklerim yanına bile yaklaşmıyorlar. Favorilerim Caramel Macchiato ve Caramel Frappuccino (anlaşıldığı üzere karamel sever bir insanım) 


--Baristalar güleryüzlü ama bu zorlama bir güleryüz gibi durmuyor, orada olmaktan, çalışmaktan gerçekten mutlular.

--Mekan tasarımında konfor ön planda tutulmuş. Koltuklar rahat, müzik rahatsız etmiyor. Saatlerce oturup muhabbet edebilirim, bir şeyler okuyabilirim. Garson kavramı olmadığı için, sürekli yeni bir şey içme, masayı meşgul etme kaygısı taşımıyorum.


--Ortamdaki renkleri seviyorum. Starbucks logosunun yeşili benim en sevdiğim tonlardan biri. Ayrıca duvardaki tablolardan, panolardan, tuvaletteki karolara kadar tasarım oldukça başarılı.


Bunlar aşikar olan gözlemlerim. Starbucks'a ilk gidişimden sonra tekrar gitme isteği uyandıranlar.


Marka sevgisinin oluşmasında yaşadığım olayların da etkisi olduğunu düşünüyorum. Bunlardan iki tanesine bakarsak;
Kadıköy Starbucks. Caramel Macchiato almışım. Tepsiyle masaya otururken kahveyi yere düşürüyorum. Baya bir rezil durum söz konusu. Allahtan kimsenin üzerine dökülmemiş ama ortalık batmış.
Hemen 'Sizin bir şeyiniz yok ya ?' diye sorup, bizi başka bir masaya alıyorlar.
İki çalışan temizlemeye başlıyor. Sonra bir tanesi tek başına devam ediyor.
Daha temizlik işlemi bitmeden diğeri kahvemin yenisini getiriyor. Şaşırıyorum. Davranışlarda en ufak can sıkıntısı, surat asıklığı yok. Neredeyse iyi bir şey yaptığımı düşüneceğim. Kendimi salak ya da sakar hissetmeme kesinlikle izin verilmiyor.

Başka bir gün, Bebek Starbucks. Yaz sıcağı. Bunalmışım. Kendimi klimalı bir ortama atıp, acilen soğuk bir şeyler içmem lazım. Aklımda Frappuccino var.  Siparişi veriyoruz. Kahveleri bekliyoruz. Caramel Macchiato geliyor. 'Aa Nasıl ?' derken, arkadaşım ‘Niye şaşırdın ki, sen ondan istedin diyor.’. 'Hadi ya, hiç farkında değilim' diyorum, barista ‘Bir sıkıntı mı var’ diye soruyor. Siparişi yanlış verdiğimi söyleyince hemen değiştiriyorlar.

Aslında bu tip uygulamarı günümüzde çoğu cafe yapıyor. Ama mış gibi yapıyor. Hemen suratlar asılıyor, hemen ses tonu cılızlaşıyor. Değiştirmese daha iyiydi diyorum çoğu zaman. Gerçekten özümsenerek yapılmayan uygulamar müşteriye gereken etkiyi veremiyor, değerli hissini yaşatamıyor. Starbucks'ın farkı burada ortaya çıkıyor, bu tip olayları fırsat olarak görüyor müşteri sadakati yaratmak için.

Sıkıntılı anlarımızda, zor zamanlarımızda yanımızda olan insanların kalbimizde özel bir yeri vardır. Kredileri çok fazladır. Hatta kimi zaman belli insanlara gıcık oluruz, hareketleri batar bize. Ama sonradan ilişki derinleştikçe, o sinir olduğumuz özellikleri sevmeye bile başlarız. Starbucks marka stratejisini müşterileri ile ilişkisini derinleştirme üzerine kurmuş.

Ben Starbucks'a ilk gittiğimde kahve boylarının tall, grande, venti diye adlandırılmasını çok saçma bulmuştum. Hatta ‘Abuk sabuk şeyler çıkartıyorlar, küçük, orta, büyük de ne var yani !! ‘ diye çıkışmıştım. Şimdi aradan yıllar geçti, gayet sempatik geliyor. Pazarlamaya da ilgi arttıkça altındaki nedenleri de sorgular oldum tabi.
Ama içimden gelmesine rağmen, tükürdüğümü yalamamak adına hala bir orta Caramel Macchiato diyorum. Ama grande de dilimin ucuna kadar geliyor hani J



23 Aralık 2010 Perşembe

Lipton - Her Şeyi Bilen Kadın

Lipton, 'Zihni  Berraklaştıran Çay' sloganıyla Her Şeyi Bilen Kadın kampanyasına 2009'da start verdi. Poşet çayın tüketici profilini oluşturan şehirli, genç ve hızlı yaşayan kitleye ulaşmak için Rabarba ile bir advergame kampanyası hazırlandı. Giderek daha az televizyon izleyen bu kitleye ulaşmak için en uygun iletişim kanalı şüphesiz internetti.
Kampanyanın merak uyandıracak ve çayın zihin açtığına vurgu yapmak isteyen şirket yapay zeka ile çalışan bir web sitesi tasarladı.


Oynanması oldukça basit olan oyuna, özel isim veya kişisel olmayan bir nesne seçilerek başlanıyor. Şenay Gürler bu seçilen nesneyi 20 soruda bulmayı vaat ediyor. Bu vaadini de %90 oranında gerçekleştiriyor.


Nasıl ya ? Nereden bilecek her şeyi ? Bilsin de görelim bakalım ? soruları ile büyük bir kitlenin dikkatini çekmeyi başaran kampanya sitesi 3 ayda 4,3 milyon toplamda ise 8,7 milyon ziyaretçi topladı ve her bir ziyarette sitede ortalama 7 dakika zaman geçirildi. 
İnternette elde edilen bu büyük başarının ardından Her Şeyi Bilen Kadın promosyon kampanyasının da yüzü oldu.
Tüketiciler promosyonlu demlik poşetini açtıklarında yine Şenay Gürler karşılaştılar. 7513'e poşetten çıkan şifreyi gönderdiklerinde 30 kontör kazandılar. Ayrıca Her Şeyi Bilen Kadın onları birkaç dakika sonra arayarak nerede olacaklarını bileceğini iddia etti. Turkcellin lokasyon bazlı internet servisleri kullanılarak %97 oranında konum bilgisini doğru bildi. Mobil kampanyaya 223.000'in üzerinde katılım gerçekleşti.

Lipton, kampanyayı kriz yılında hayata geçirmesine rağmen, kampanyanın başlangıcını takip eden 4 ay içerisinde %47 büyüme gerçekleştirdi.